Markette ekonomi dersi
Sabah markette alışveriş yaparken portakal almaya gittiğimde,
biri 3.99 TL, diğeri 7.99 TL olan iki farklı cins portakal gördüm.
Biraz daha kaliteli olduğu için 7.99 olana gittim.
Yanımda benimle birlikte aynı portakaldan alan bir adam daha vardı.
Ben bir şey demeden "İçine ettiler memleketin" diye laf attı, cevap vermedim.
Tarımı bitirdiler, şu fiyatlara bak." dedi, yine cevap vermedim.
Marketler de şerefsiz, belediye satış yapmaya başlayınca hemen fiyatları düşürdüler" dedi, tebessüm ettim sadece.
Sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. Kasadaki hanım, portakalı tartarken .3,99’luk olandan mı yoksa 7.99’luk olandan mı aldığını sordu.
Adam pahalı olandan almasına rağmen 3.99 olandan aldım dedi.
Belki yanlışlıkla söylemiştir diye bekledim ama düzeltmedi.
Beyefendi yanlış hatırlıyor herhalde, 7.99 olandan aldı, dedim.
Kıpkırmızı oldu.
Aldığı alacağı 2 kilo portakalda yapacağı sahtekarlıkla edeceği en fazla 8 lirayı kâr saydı zavallı.
Belki de ne zorluklarla kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.
Daha sonra otobüse bindim,
adamın biri akbil bastı, yetersiz bakiye ikazı verdi.
Hiçbir şey demeden cüzdanından 5 lira çıkardı, şoföre verdi.
O da hiçbir şey demeden para üstünü verdi. LPG
Şoförün kendi akbilini çıkarıp basmasını bekledim, yapmadı.
Belki unutmuştur diye 2-3 dakika sonra hatırlatmak için "Akbil basmadınız" dedim.
Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp:
Niye?” dedi.
Otobüs ücreti aldınız az önce" dedim,
Eee?" dedi.
Onun içinde belediyenin alması gereken pay da var" dedim,
Akşama kadar direksiyon sallıyorum ben burda, birde senle uğraşmayayım Git işine dedi.
3 kuruş paraya milyonlarca kişinin hakkına girme pahasına tamah etti zavallı.
Akşama kadar İstanbul trafiğinde debelenerek kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.
Hakka girmek illa maddi bir şeyi çalmakla olmuyor.
Metrodayım,
yanımda ayakta duran hanımın hemen önündeki koltuk boşaldı.
Kadın oturmak için yere koyduğu poşetleri alırken 2-3 metre ötedeki bir adam fırladı ve koltuğa oturdu.
Kadıncağız elinde poşetle kalakaldı.
Dayanamayıp Hanımefendi oturacaktı oraya" diye müdahale ettim.
E oturmadı" dedi.
Fırsat vermediniz ki" deyince kadın uzatmamak için Tamam oturmayacağım, mühim değil" dedi
Belki de 10 dakika sonra kalkacağı koltuğa, sırf facebook’taki komik videoları daha rahat seyretmek için tamah etti zavallı.
Bu hadiseleri gördükçe sebze meyve fiyatlarını manipüle eden komisyoncuları, stokçuları;
5 katlık ruhsat alıp 8 kat bina yapan müteahhiti;
binanın kolonları kesildiği halde avantasını aldığı için göz yuman yetkili denetçiyi garipsemiyorum.
Herkes kendi imkânınca bir şeylere tamah ediyor. Herkes imkânı elverdiğince zavallı…!
Tepeden tırnağa
her kademede, dünyalık şeylere tamah eden bir yozlaşma var.
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevi menfaat odaklı bir anlayış hakim.
Halbuki hepimiz öleceğiz.
Belki 1 dakika sonra, belki de en fazla 40 sene sonra bu dünyada olmayacağız ve insanı bu dünyada ve ahirette zavallı konumuna düşüren şeylerin hiçbirini yanımızda götüremeyeceğiz.
Bazen herkesin şikâyet ettiği meselelere, büyük büyük çözüm teklifleri, acil faaliyet planları yapıldığını görüyorum.
Bazısı çok mantıklı geliyor.
Ama ölümü unuttuktan sonra hepsi pansuman nispetinde.
Çünkü hiç ölmeyecek gibi dünyalık şeylere tamah eden toplum, en mükemmel düzenlemeler yapılsa dahi bir açık bulur.
Yani “Haramı helâlleştirdim diyerek helâl olmaz”.
Bir firmada üst düzey yetkili olarak çalıştım.
Mesai başlarken giriş saatini yazıyorlar, sonra işe başlamak için hazırlanmaya çıkıyorlar ve 30-40 dakika sonra işinin başına geçiyorlar.
Mesai bitimine bir saat kala 30-40 dakika önce işinin başından ayrılıyor ve çıkış için giyinmeye gidiyor.
İşini terk ediyor, tam çıkacağı saati çıkış saati olarak yazıyor.
Günlük 1-1,5 saat çalışmıyor, ara kaçamakları saymıyorum bile 1 saat, 1,5 saat x 26 gün = 26 saat 3 gün 2 saat, 39 saat olursa 5 gün sadece giriş çıkış saatlerine uymadığı için çalışmayanlar var.
Haram nedir? Biliyor musunuz?