Bir Kar Hikayesi
Çalışma masamdan kalkıp kahve yapmak için mutfağa doğru yol aldım, bir yandan içimden umarım bir fincan çıkacak kadar kahvem vardır diye dua ediyordum. Mutfağa girdiğim gibi kahvenin olduğu dolabın kapağını açtım ve kahve kutusunu direkt aldım içine baktım. Az da olsa dibinde kahve kalmıştı bu sevindiriciydi. Bir yandan cezveyi arıyorum bir yandan şarkı açmaya çalışıyordum. Resmen mutlu hissediyordum, içimde çiçekler açıyordu. Ocağın altını açtım ve bir fincan su, kahve, şeker koyup karıştırmaya başladım. Bir gözüm pencereye kaydı, dışarda kar yağıyordu lapa lapa değil resmen birisi gökyüzünden beyaz taşlar atıyordu. O karın yağışını gördüğüm an kendimi pencerenin önünde bulmuştum zaten. Kar tanelerinin arasında kayboluyordum resmen yağışı izlerken düşünceler geçiyordu sürekli aklımdan. Telefonumdan gelen bir bildirim sesi ile kar tanelerinin aralarından savrulup çıktım. Neredeyse kahvem de taşmak üzereydi. Kahveyi fincana koydum, telefonumda cebime atıp çalışma odama doğru yol aldım. Odanın kapısını hafifçe ayağımla itip açtım, fincanı masanın üzerine koydum ve kendimi yatağa attım. Gelen mesaja bakmak üzere cebimden telefonumu çıkartmamla yataktan zıplamam bir oldu. Eski sevgilim mesaj atmıştı. İkimizin de birbirine deliler gibi aşık olduğumuz bir ilişkimiz vardı neden bitti niçin ayrıldık benim de bir fikrim yoktu. Şu an bu önemli değildi ama beni karda yürümek için dışarı çağırmıştı. Üstüme hemen en kalın kıyafetlerimi giydim, dolaptan botlarımı çıkardım. Kahve yaparken ki mutluluğum resmen ona katlanmış haldeydi. Botlarımın bağacıklarını çok hızlı bir şekilde bağladım sert bir şekil de kapıyı çekip doğru merdivenlere koştum. Merdivenlerden zıplaya zıplaya indim. Resmen bu mutluluk beni bir çocuğa çevirmişti. Her zaman buluştuğumuz o parka doğru yol aldım. Kar taneleri, sıcacık suratıma çarpıp direkt eriyordu. Parka çok az bir mesafe kalmıştı ve onu hala uzaktan tanıyabiliyordum. Onu gördüğüm gibi koşmaya başladım direkt sarıldım ona. Bir iki saniye şaşkın suratına baktım ve tekrardan sımsıkı sarıldım, onun saçlarının kokusundan tutun ellerinin o zarif yumuşaklığına kadar özlemiştim. Ayrıldığımız gün de böyle karlı bir gündü. El ele tutuşup parkın derinliklerine doğru daldık. Ağızımız resmen bıçak kesmişti.Gözlerimizle konuşuyorduk, onca zamandan sonra bana neden böyle bir şey yapmıştı hala anlamış değildim ama anın tadını çıkarıyordum arada bir ona kar atıyordum, o kıvır kıvır saçlarına yapışan karları kafasını sallayarak dağıtıyordu kar tanelerinin arasında daha da güzeldi, resmen rüya gibiydi demem kalmadan gerçekten rüya olduğunu anladım. O soğuk karlı günden bir an da kendemi çalışma odamın içinde buldum, çalışırken uyuya kalmışım. Gözlerimi ovalayıp o rüyayı hatırlamaya çalıştım. Güzel rüya diye bir şey yoktur aslında. Rüya görülürken güzeldir, rüyadan uyandığınız zaman anlarsınız her şeyin bir anda bittiği kafanıza dank eder, kendinizi odanızda bulursunuz neye uğradınızı anlayamazsınız. Uyukumu açmak için kahve yapmam gerekti. Resmen rüya tekrarlanıyor gibiydi. O gün gerçekten de kar yağdı, kahvem taşmadı, gene parka gittim. Ancak o yoktu, o hiçbir zaman yoktu. Ben tek başıma gittim her zaman oturduğumuz banka oturdum, kar taneleri beni de beyaza boyuyorlardı. O hala yoktu. Gelmeyecekti zaten, gelme ihtimali olsaydı rüya diye bir şey mi olurdu. O rüyadı ve ben onu gerçekten anca rüyamda görebiliyordum. O zarif eline son kez dokunduğumu bilseydim keşke, onu son kez gördüğümü, son kez o saçlarını kokladığımı, son kez ona sarıldığımı, son kez o gülüşünü gördüğümü bilseydim keşke. Keşke kelimesinin bir anlamı asla olmayacaktı her şey bitmişti artık. Gülmek için yaratılmış gözlerimden akan yaşların yavaş yavaş çenemden aşağıya düştüğünü hissedebiliyordum, gözlerimin kıpkırmızı olduğunu, burnuma gelen o acı sümük kokusunda. Bomboş sadece ufuk çizgisine baktım uzun bir süre. Kar yağdığında herkes çok mutlu olur nedendir bilinmez. Ben her zaman hüzünleniyorum. Ben her kar yağdığında, üstünden binlerce araba geçmiş, çamurlanmış bir kar topağı gibi hissediyorum kendimi.
Yazar
Kemal Berker Gerdan